- ses gelmek
макъэ къэIун
Турецко-адыгский словарь. - Майкоп, Адыгейское книжное издательство.. ТIэшъу Ясин (Mehmet Yasin Celikkıran). 1991.
Турецко-адыгский словарь. - Майкоп, Адыгейское книжное издательство.. ТIэшъу Ясин (Mehmet Yasin Celikkıran). 1991.
vurduğu yerden ses gelmek — çok kuvvetli vurmak, eli ağır olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
hatiften gelmek — gaipten ses gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yabancı gelmek — tanımamak Çocukluğumdan beri aşina olduğum ses bana yabancı geldi. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
yañkulamak — ses vermek, yankılamak, ses gelmek, III, 410, 411 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
vurmak — e, ur 1) Elini veya elinde tuttuğu bir şeyi bir yere hızla çarpmak Masaya vurmak. Birinin başına vurmak. 2) i Ses çıkarmak için bir şeyi başka bir şey üzerine hızlıca çarpmak Kapılarını vurmadan, kartını göstermeden, kademeye aldırmadan odalara… … Çağatay Osmanlı Sözlük
iç — is. 1) Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir. Ç. Altan 2) Oyuk şeylerin boşluğu 3) Cisimlerin yüzeyleri arasında kalan her nokta Tahtanın içi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
pişmek — nsz, er 1) Ateşte, fırında, kaynar suda veya yağda ısı etkisiyle yenilebilir duruma gelmek Börek geç pişer. 2) Isıtma sonucu belirli bir kullanıma uygun duruma gelmek Tuğla, çanak çömlek özel ocaklarda pişer. 3) Meyve olgun duruma gelmek ... yere … Çağatay Osmanlı Sözlük
bel — 1. is., Far. bel Toprağı aktarmaya veya işlemeye yarayan, uzun saplı, ayakla basılacak yeri tahta, ucu sivri kürek veya çatal biçiminde bir tarım aracı Birleşik Sözler çatal bel Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller bel bellemek 2. is., anat. 1)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
derinleşmek — nsz 1) Derin duruma gelmek Akşamları derinleşen duygularım vakarlı ve içli lisanıyla konuşmaya başlardı. A. Ş. Hisar 2) Ses kaynağı uzaklaşarak az duyulur duruma gelmek Şimdi uzaklaşan yörük hayvanlarının derinleşen çıngırak seslerini işitiyor. Ö … Çağatay Osmanlı Sözlük
dil — 1. is. 1) Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ, tat alma organı Ağzımı dolduran kocaman dil, kelimelere yer bırakmıyor ki... Y. Z. Ortaç 2) Birçok aletin uzun, yassı ve çoğu hareketli… … Çağatay Osmanlı Sözlük
patlamak — nsz 1) Nesneler, iç basıncın etkisiyle ve çoğunlukla büyük ses çıkararak dağılmak, infilak etmek Dinamit patladı. 2) Yırtılıp açılmak Gözlerim gene ayakkabılarıma kaydı, yanları patlamıştı. O. Kemal 3) Yarılmak Fukaranın hem sağ bileği çıkmış hem … Çağatay Osmanlı Sözlük